29 Temmuz 2013 Pazartesi

Gençlik ve Gelecek - 29 Temmuz 2013

Gençlik ve sanat - 4
Animasyon ve animatörler

Yaşam çevreleri
Yetişme koşulları
Eğitim koşulları
Karşılaştıkları sorunlar
Sanatı tercih sebepleri
Dünyayı algılama tarzları
Animasyon sanatı ve ülkemizdeki durumu
Animatörler nasıl yetişir?
  
Eren Erdoğan
Animatör

 Arif Şen
Animatör

Programı dinleyin:
1. Bölüm: Süre: 26'04" 
2. Bölüm: Süre: 22'51"
Programın Tamamı: Süre: 49'48"

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Gençlik ve Gelecek - 22 Temmuz 2013

Gençlik ve Sanat-3
Gençlik ve tiyatro

Ailelerin çocuklarının klasik meslekler dışındaki seçimleri karşısındaki tutumu
Neden tiyatro bölümünü seçtiler?
Günümüzde Türkiye’de tiyatro
Mesleğin artıları ve eksileri
Oyunculuk insana ve topluma nasıl bir katkıda bulunur?


Elif Kaman
Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü öğrencisi


Yayından:
‘‘Bence herkes özgür bir tiyatro yapabilmelidir. Fakat şimdiki gençliğe bakıyorum da tiyatroya ilgileri çok az, özellikle dizilerle daha çok ilgileniyorlar.’’
‘’1991 Ankara doğumluyum. Tiyatroya küçüklükten bir eğilimim vardı. Lise dönemim benim için bir dönüm noktası oldu. Edebiyat öğretmenim bana şiir okutur, etkinliklerde başrol olmamı sağlar ve beni çok desteklerdi. Ben hiçbir zaman annemle tiyatro okuyacağım ya da konservatuvara gireceğim diye konuşmadım. Edebiyat öğretmenim annemle konuşmuş daha sonra tiyatroya yönlendirin konservatuvar okusun diye annemle konuşmuşlar. Ben liseyi meslek lisesinde grafik tasarım bölümünü bitirdim. Daha sonra ise üniversitede tiyatro bölümünü kazandım.

İlerde okulum bitince yüksek lisans yapabilirim. Hoca olarak ders verebilir ya da özel tiyatrolarda çalışabilirim. Tabi şuan tam olarak ne olacağını kestiremiyorum, ama yüksek lisans yapma hedefim var.

Sanatla ilgilenen kişiler bilgi birikimi yüksek olan insanlardır. Tabi buda insanın kendini geliştirmesine bağlıdır. Özellikle bizler resimden, müzikten, danstan, edebiyattan, güncel oluşumlardan kısacası her şeyden haberdar olmamız ve bilmemiz gerekiyor. Bunlarda bilgi birikimimizi, ufkumuzu genişletmemizi sağlıyor.

Bence herkes özgür bir tiyatro yapabilmelidir. Fakat şimdiki gençliğe bakıyorum da tiyatroya ilgileri çok az, özellikle dizilerle daha çok ilgileniyorlar. Tiyatronun amacı zaten bir şeyleri öğretmek ve anlatmaktır. Biz oyuncu adayları metinden bir şeyler bulup yani yaşanmış bir şeyleri oynuyoruz ve hayatımızdan sahneye aktarıyoruz.

Ailelerin çocuklarını tiyatroya yönlendirmelerini istiyoruz. Bunun için büyük bir destek versinler. Okuyan bir gençlik istiyoruz. Gençler hayallerinin peşinden gitsinler.’’


Hakan Coşar
Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü öğrencisi


Yayından:
‘‘Türkiye’de acaba ne kadar nitelikli tiyatro yapılıyor. Devlet destekli devlet eliyle yapılan devlet tiyatrosunda yapılan bir tiyatro var. Ama bu devlet eliyle yapılması o tiyatronun niteliğinin sorgulanamayacağı anlamına gelmiyor.’’  
 
‘’Benim hayatımın dönüm noktası diyebileceğim olay radyo çocuk kulübünden yetişmiş olmamdır. Bu yüzden ortaokul ve lise yıllarımda tiyatro okumayı seçmiştim. Ama ailem kesinlikle bana çok destek oldular ve çeşitli sebeplerden dolayı olmadı. Daha sonra ailem yetenek sınavlarını kazanamayacağımı düşündükleri için bana ÖSS sınavına girerek bir bölümü tercih etmemi istediler. Gazi üniversitesi gazetecilik bölümünü kazandım ve okudum.

Tiyatrodan belli bir süre ayrı kaldım. Tiyatro okumak isteyen konservatuvara girmek isteyenler ağustos-eylül aylarında okullar sınavlarını yaparlar. İlanlarda temmuz ayı başı ya da ortasında okul sitelerinde duyurulur. Genelde bir dram ve bir komedi yani herhangi birinin tek başına oynayabileceği herhangi bir yazardan ya da oyundan seçmeniz mümkündür. Bu yetenek sınavları aşama aşama gitmektedir.

Türkiye’de sanatçı olmak çok zordur. Kültürümüze yerleştirmemiz çok zor olacaktır. Gerçekten bu büyük bir sorun haline gelmektedir. Ben mesela Türkiye’yi değil de Avrupa’yı düşünüyorum. Orada çeşitli tiyatrolarda eğitim almak ve müzikal öğrenmek istiyorum. Tabi Avrupa’ya gidince dil sorunu karşımıza çıkacaktır ama onunla da şuan neler yapabilirim tam olarak bilmiyorum.

Türkiye’de acaba ne kadar nitelikli tiyatro yapılıyor. Devlet destekli devlet eliyle yapılan devlet tiyatrosunda yapılan bir tiyatro var. Ama bu devlet eliyle yapılması o tiyatronun niteliğinin sorgulanamayacağı anlamına gelmiyor. 

Gençleri tiyatroya çekmek için devletinde desteği gerekiyor. Gençler yılmasınlar, çalışınlar. Toplumları, insanları nasıl etkileyebilirler yani kısacası farklı olsunlar.’’  

Programı Dinle:
1. Bölüm: Süre: 26'45" 
2. Bölüm: Süre: 21'48"
Programın Tamamı: Süre: 49'50"


15 Temmuz 2013 Pazartesi

Gençlik ve Gelecek - 15 Temmuz 2013

Gençlik ve Sanat - 2
Günnur Öztürk
Seslendirme Sanatçısı


Yayından:

‘‘Son yıllarda bu mesleğe heveslenenlerde bir artış var. Ama işi yapabilenlerin sayısının arttığını ne yazık ki söyleyemiyoruz.’’
‘‘Ben çocuk saatliyim. TRT Ankara Radyosunda çocuk kulübünde 8 yaşında başladım. O zamandan bu yana aralıksız TRT’de seslendirme yapıyorum. Son iki senedir de sırt çantam programını hazırlayıp sunuyorum. Onun dışında son 5 senedir TTNET Vitamin'in seslendirmesini yapıyorum. Arkadaşım İbrahim ile beraber Sesle Kitabın ürün sesiyiz. Bu ve bunlar gibi işlerle uğraşıyoruz.

Ben ODTÜ Gıda Mühendisliği mezunuyum. Annem ve babam öğretmenler. Medyanın bu günü yarını hiç belli değil, dolayısıyla ailem benim ayaklarımın yere sağlam bastığından emin olmak istediler. Bende onlara bu konuda hak verdim. Bana, sağlam ve güvenli bir diploman olsun dediler. Bende o yüzden sayısala da yatkınlığım olduğu için Gıda Mühendisliğini okudum. Şuanda da ODTÜ’de Medya ve Kültürel çalışmalar üzerine yüksek lisans yapıyorum. Yani yaptığım işi okuyorum. Ama gıda sektöründe hiç çalışmadım.

Bu mesleğe geçemeniz için  okumanız gereken bir okul yok.  Zaten bana göre bu mesleğe birini yazılı sınavla alabileceğiniz bir meslek olmadığını düşünüyorum. Çünkü yazılı sınavla aldığını birinin yapısal konuşma bozukluğu varsa spiker olarak o zaman onu yetiştiremezsiniz ki bu büyük bir hata olur. Bana göre güzel sanatlar ya da konservatuar sınavları gibi yetenek sınavları yapılmalıdır.

Biz sanırım Y kuşağının net ve çok uç örnekleriyiz. Esnek çalışma saatleri, özgürlük ve daha birçok şey tam Y kuşağının tanımıyız. Bu mesleğin avantajları ve dezavantajları var. Biz avantajlarına odaklanmış durumdayız. Ben hakikaten şunu söylemek istiyorum keyfim çok yerinde ve hayatımı şuan istediğim gibi şekillendiriyorum. Belli bir yaşa gelmeden önce AB projeleri için rahat seyahat ediyordum. Bu konuda TRT’de bana esneklik sağlıyor.

Ankara’da seslendirme işi İstanbul’a göre kesinlikle çok azdır. Bu işi yapmak isteyenlerde İstanbul kadar olmamakla beraber yine de belli bir sayıdadır. Ayrıca TRT yoğun olarak Ankara’da olduğu için daha çok insanları yetiştirelim, bu işi öğretelim duygusu var. Ama İstanbul tam bir kurt kapanı diyebilirim.

Son yıllarda bu mesleğe heveslenenlerde bir artış var. Ama işi yapabilenlerin sayısının arttığını ne yazık ki söyleyemiyoruz. Kurslara yazılanlar, özel ders alanlar hakikaten son yıllarda çok arttı. Ama gerçekten bu meslek ağının içine girebildiler mi diye sorarsanız hayır deriz.’’
H. İbrahim Bildir
Sunucu-Seslendirme Sanatçısı


Yayından:

 ‘‘Bu meslek üzerine örgün bir eğitim olan bire bir yalnız iletişim fakülteleri değildir. Şuanda da zaten bunun bir okulu yoktur.’’

‘‘Ben Uşaklıyım. Bu işe amatör olarak aslında TRT dinleyicisi olarak başladım. Yani TRT radyoları arkası yarım kuşakları orda yapılan seslendirmelerle birlikte gönüllü olarak başladım. Dedemler dinlerken bende onlarla programı dinlerdim. 2004 yılında üniversite zamanında profesyonel olarak başladım. Daha sonra ise değerli hocalarımızla birlikte bu seslendirme işine gönül verdim.

Ben sosyoloji mezunuyum. Severek ve isteyerek okuduğum bir bölümdü. Benim hikâyem biraz farklıdır. Meslek olarak işin gerçeği üniversite zamanına kadar aklımda seslendirme sanatçılığı ya da radyo programcılığı hiç düşünmüyordum. Üniversite zamanımda çok sevdiğim hocam Songül Sallan gül hocam ilk derste bana üniversitemizin radyosu var, orda şansını denemek istemez misin diyerek bir yönlendirmede bulundu. Bende daha sonra radyoya girdim ve çok sevmeye başladım.

Bu meslek üzerine örgün bir eğitim olan bire bir yalnız iletişim fakülteleri değildir. Şuanda da zaten bunun bir okulu yoktur. Güzel sanatlar gibi konservatuar sınavları gibi bu mesleğe kimse alınmadıkça ben bilmiyorum ama bana olmaz gibi geliyor.

Aylık bir maaş sabitimiz yok. Bunun ama avantajı ve dezavantajı var. Tamamen şikâyet edebileceğim bir meslek değildir. Sürekli bu meslekte hazır olmanız ve bir şeyler yapmak zorundasınızdır. Ben biraz da bu mesleği esnaflık olarak görüyorum. Çalıştığın sürece ilişkilerin iyi olduğu sürece bu meslekte varsın, her ne kadar iyi olsanız da bu özellikler yoksa biraz zor bu meslekte yer bulursunuz. Aslında biz bu meslekte sürekli pazarlık halindeyiz. Ama şunu diyemiyoruz bu sesin bana gelişi bu kadar size bu kadar olur diye filan diyemiyoruz. Tabi şuan maaşa bir bağlılığımız yok ama bunun sınırı da yok. Daha fazlada kazanabiliyoruz. İşte bu yüzden şikâyet edemeyeceğimiz bir meslek diyoruz.

Bu mesleği Ankara ve İstanbul bazında kıyasladığımda hocalarım alınmasın ama Ankara’da olan usta-çırak ilişkisi maalesef İstanbul’da kesinlikle yoktur. İstanbul’da mücadele yüksektir. Ama Ankara’da öğrencimi yetiştireyim, bir şeyler öğrensin, bizim ekolümüzden yürüsün fikri daha çok ağır basmaktadır. Buda bizim için çok güzel bir olaydır. İstanbul’da kendi aralarında bir rekabet halindeler.

Bu meslek çok ciddi bir disiplin gerektirmektedir. Yani bana göre kontrol çok önemlidir. Ağzımızın şapurtusunu bile kontrol etmeliyiz. Benim şöyle bir tanımım vardır. Her ses güzeldir, tıpkı ney gibi ayrı ayrı güzel ses çıkıyor. Ama kimin elinde tabii ki de çalanın elinde güzeldir. İyi bir nefes egzersizi ve çok iyi bir kulakta gerektirmektedir.’’
Prof. Dr. Hayriye Erbaş 
Program Danışmanı
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Gençlik ve Gelecek - 8 Temmuz 2013

Üniversiteli Gençlik 
Yaşam çevreleri
Yetişme koşulları
Eğitim koşulları
Seçtikleri bölümle ilgili beklentileri
Bölümü tercih sebepleri
Kendilerini bekleyen sorunlar
Nasıl bir gelecek istiyorlar?
Dünyayı algılama tarzları


Gürkan Yıldırım
Girne Amerikan Üniversitesi
Basın ve Yayın Bölümü öğrencisi
Yayından:
‘’Herkes gibi tabi ki bizim de iş konusunda kaygılarımız var. Her bölümde bana göre iş olanağını herkes kendisi yaratır. Kendini ne kadar geliştirirsen iş olanağı o kadar artar.’’
‘’Ben Gürkan Yıldırım Girne Amerikan Üniversitesi Basın ve Yayın bölümü son sınıf öğrencisiyim. Aslen memleketim Muş ama doğma büyüme Mersin'de yaşıyorum.
Ben bu bölümü okumayı lisede karar verdim. Araştırmayı seven, kitap okumayı seven biri olduğum için bir de özellikle araştırmacı gazetecilik çok daha ilgimi çektiği için bu bölüme yöneldim. Bu bölümü seçerken çok sağ olsunlar ailem bana çok destek verdi. Bana şu bölümü oku bu bölümü okuma gibilerden bir şey söylemediler. Hangi bölümde mutlu olacaksan ö bölüme git oku dediler. Bende onların desteğini aldım ve istediğim bölümü okuyorum.
Ben bu bölümden beklentilerim yüksek, çünkü bu gün teknoloji çağı dediğimiz bir çağda yaşamaktayız. Her geçen gün teknoloji daha da ileri seviyelere ulaşmaktadır. Okuduğum bölümde teknolojiyi içine aldığı için kolay kolay tükenmeyecek bir iş olarak görüyorum. İnsanların haber akışı olmadan yaşayamayacağını televizyon olmadan olmayacağını biliyoruz. Bu yüzden bu bölümden beklentilerim yüksek ve dediğim gibi kolay kolay bitmeyecek bir meslek olarak görüyorum.
Herkes gibi tabi ki bizimde iş konusunda kaygılarımız var. Her bölümde bana göre iş olanağı herkes kendisi yaratır. Kendini ne kadar geliştirirsen iş olanağı o kadar artar. Bizim bölümde de bu böyledir. Basın ve yayın bölümünde iş olanağını bizim kendimiz yaratmamız gerekmektedir. Kendimizi geliştirmeli, gündemi ve dış dünyayı takip etmeliyiz. Özellikle araştırmalar yapıyorum bilmediğim bir konu varsa onu araştırarak öğreniyorum, kitap okuyorum.
Her öğrenci gibi bizde ailemizden ayrılırken çok zorlandık. Sorunlar yaşadık, sıkıntılar çektik ama kendi ayaklarımızın üstünde durmaya gayret ettik. Maddi konularda da sıkıntılar yaşadık. Tabi biz bir erkek öğrenci olarak çok fazla sıkıntı çekmemiş olabiliriz, ama kız öğrenciler bu konularda daha çok sıkıntı yaşamaktadırlar.
Kıbrıs Türkiye’ye göre pahalı bir şehirdir. Özellikle ev kiraları konusunda öğrenciler sıkıntı çekmektedirler. Oldukça pahalı olan ev kiraları sterlin üzerinden verildiği için öğrencileri daha çok zorlamaktadır. Öğrencilerin gezip eğleneceği  alanlar  fazla yok. Okulların düzenlediği şenlikler ve dönem aralarında düzenlediği seminerler etkinlikler oluyor. Ama yazın konserler çok olduğu için herkes konserlere gitmektedir.
Türkiye gençliğine ben umutla bakıyorum. Bunu en yakın zamanda da gösterdi gençler. Ülkesini seven vatanını daha da yukarılara taşıyan, sorunlarıyla ilgilenen bir gençlik görmek istiyoruz. Ben bunların olacağına gençlerin Türkiye’yi daha güçlendireceğine inanıyorum.’’

Beste Aydın
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğrencisi
Yayından:
‘’Şuan hedefim okulumu en iyi şekilde bitirmektir. Aileme yardım etmek onların gurur duyacağı biri olmak istiyorum.’’

‘’Ben beste aydın Abant izzet baysal üniversitesinde Türk dili ve edebiyatı bölümü son sınıf öğrencisiyim.
Türk dili ve edebiyatı bölümünü okumayı çok istiyordum. Tercihlerim hep edebiyat üzerineydi. Ben bu bölümü toplumsal anlamda daha aktif bir şeyler yapmak için tercih ettim. Sanat ve edebiyatla ilgili radyo programları yapılabilir diye düşündüm. Şuan staj yaptığım alanda radyo programları yapmaktadır.
Ailem hep benim arkamda durarak bana destek oldular. Edebiyatı ve kitap okumayı çok seviyorum. Ortaokulda çok sevdiğim bir öğretmenim vardı. Beni edebiyata yönlendirende kendisi oldu. Şuan metin, hikâye, anı yazıyorum. Yazdığım yazılar hiçbir yerde yayınlanmadı. İlerde de bir kitap yazmayı düşünüyorum. Otobiyografik tarzda bir kitap yazmayı düşünüyorum.
Benim üniversitede ilk yılım çok zor geçti. İlk defa ailemden ayrıldım. Her gün ağlıyordum, anne ve babamla her saat başı telefonda konuşuyordum. Babamla Bolu’ya giderken inekler filan gördüm yolda ben burada mı okuyacağım demiştim. Ama daha sonra ikinci sınıfa geçince alıştım. Şuan çok her şey çok güzel gidiyor.
Şuan hedefim okulumu en iyi şekilde bitirmektir. Aileme yardım etmek onların gurur duyacağı biri olmak istiyorum. Hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum. Ben özellikle gazi üniversitesini çok istiyordum. Ama şuan okuduğum üniversiteden de olmaktan çok mutluyum. Hocalarım çok iyi öğrencilere güvenen bir okulda hem de çok iyi hocalarla beraber okumaktayım.
Ben gelecekle ilgili umudu yeşertmeyi düşünüyorum. Eğer mutlu olmak istiyorsak ben yerine biz demeyi öğrenmeliyiz. Tüketimden çok üretim yapmalıyız. Sanatçılar, bili adamları bu yüzden üretken oluyorlar. Çünkü ürettikçe mutlu oluyorlar. Bizde böyle olmalıyız.’’

Prof. Dr. Hayriye Erbaş 
Program Danışmanı
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Gençlik ve Gelecek - 01 Temmuz 2013

Gençlik ve sanat
Yaşam çevreleri
Yetişme koşulları
Eğitim koşulları
Karşılaştıkları sorunlar
Sanatı tercih sebepleri
Dünyayı algılama tarzları

Nefise Abalı
Çizgi film senaristi
Yayından:

"Ailem şu an yaptığım işi bir meslek olarak değil de daha çok oyun olarak görüyor."
‘’27 yaşındayım. İpek üniversitesi animasyon stüdyosunda senaristlik yapıyorum. Lisansımı ve yüksek lisansımı Türk Edebiyatı üzerine yaptım. Okulum bittikten sonra animasyon stüdyosunda çalışmaya başladım.
Türk Edebiyatını okurken de yazmayı çok seviyordum ve hala da çok seviyorum. O zamanlar öyküler filanda yazıyordum. Daha sonra arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine senaristlik için iş başvurusu yaptım. Daha sonra işe kabul edilince senaryo yazmaya başladım. TRT çocuk programında Anka diye kendi yaptığım bir çizgi film projesinde yer aldım. Şimdi ise İpek üniversitesinde birkaç tane projemiz var. Projelerimizi hayata geçirmek için çalışıyoruz.
Ben bu işe başlarken ilk önce hobi olsun diye başlamıştım. Edebiyat mezunu olduğum için de ailem öğretmen olmamı istiyorlardı. Hobi olarak başladığım işi şuan çok seviyorum ve bırakmakta istemiyorum. Ailem şuan yaptığım işi bir meslek olara değil de daha çok oyun olarak görüyor. Çünkü çizgi filmlerle uğraştığım için onlara oyun gibi geliyor.
Animasyonculuk mesleği şuan Türkiye’de sadece 3 üniversitede bölüm olarak var. İstanbul Maltepe üniversitesi, Eskişehir üniversitesi ve Kütahya Dumlupınar üniversitesinde var. Bu sene ipek üniversitesinde de bölüm açılıyor. Toplamda 4 tane üniversite de bu bölüm olacaktır. Meslek olarak Türkiye’de şuan gelişen ve artan bir meslek olarak görülüyor. Daha önceleri çizgi filmleri daha çok yurt dışında alıyorduk, ama şuan kendi çizgi filmlerimizi yapıyoruz. O yüzden Türkiye’de gelişen bir meslek olarak görülüyor.
Bu alana yönelmek isteyenlere tavsiyem eğer yazmayı çok seviyorlarsa bu mesleğe yönelebilirler. Çünkü yazdığın yazıları başkaları beğendiği zaman insan daha çok yazmak istiyor. Eğer bu şekilde yazan arkadaşlarım varsa yazılarını gidip Ankara’da ya da başka bir şehirde yazılarını göstersinler. Bu onlar için çok iyi olacaktır. Çünkü hem bir okul hem de sosyalleşmek adına güzel bir fırsat olarak görebilirler.
Şuan günümüzde ki gençlik hakkında konuşacak olursak gözlemlediğim kadarı ile şuan ki gençlik kendi istekleri doğrultusunda gidiyorlar. Özellikle üniversite tercihleri sırasında araştırma yaparak, üniversiteleri gezerek, yazacakları bölümlerin onları mutlu edip etmeyeceklerini önemseyerek tercih yapmaktadırlar. Daha önce ki gençlik biliyorsunuz ailesiyle oturur o şekilde tercihlerini yaparlardı. Kendi istekleri değil de ailenin istekleri daha önemliydi. Yazacakları bölümlerde mutlu olacaklarını ya da mutsuzluğu önemsemeyen bir gençlik vardı.
Geleceğimle ilgili olarak ben yazmayı sevdiğim için hayatım boyunca da yazacağım. Aklıma gelen fikirleri ya da projeleri ben yazarak karşı tarafa anlatmayı çok seviyorum ve hayatım boyunca da böyle olacak diye düşünüyorum.’’

Ömer Şükrü Tütüncü
Cumhuriyet Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü öğrencisi
Yayından:

"Cumhuriyet üniversitesi  Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Sivas’ta yaşıyorum ama gönlüm Ankara’da, çünkü Ankara’da birçok proje gerçekleşiyor. Özellikle de sanat ve gençlikle ilgili projeler var. Sivas’ta AB destekli olarak gerçekleştirdiğimiz atıktan sanata isimli bir projemiz vardı. Bunun dışında da atölyemiz var. Bu atölyede resim ve heykellerle il gili çalışmalar yapıyoruz.
Bu mesleğe daha doğrusu bu bölüme ailelerin bakış açılarından bakarsak aileler çocuklarının bu bölümlere girmesini ya da okumasını çok fazla istemiyorlar. Çünkü belirlenmiş meslekleri aileler daha çok istiyor. Resimden hariç müzik bölümü biraz aileler tarafından destek görmektedir. Resim ve heykeltıraş bölümleri geleceği belli olmayan bölümler olduğu için aileler sıcak bakmıyorlar.
Türkiye’de bulunan halk eğitim merkezleri var. Bu halk eğitim merkezlerinin sanat konusunda özellikle yani el işi, nakış, resim gibi sanatların halk eğitim merkezlerinde tıkandığını söyleyebilirim. Yani bu tür mesleklerin sanatların artık fazla görülmediğini söyleyebiliriz.
"Gençliğin daha çok günümüzde sosyal medya üzerine yoğunlaştığı hayattan kopuk yaşadığını tahmin ediyordum. Ama şu 1 ay içinde öyle olmadığını gördüm."

Günümüz geçliğini konuşacak olursak eğer, bana göre gençlik dönemine göre değişiklik gösteriyor. Bu değişim Türkiye gençliğinde hep olmuştur. Gençliğin daha çok günümüzde sosyal medya üzerine yoğunlaştığı hayattan kopuk yaşadığını tahmin ediyordum. Ama şu 1 ay içinde öyle olmadığını gördüm. Türkiye’de yaşanan olaylardan sonra gençliğin hayatla ve gündemle ilişkisi olduğunu anladım. Şuan Türk gençliği nereye gidiyor derseniz bir tespitim olamaz. Bunu da ancak yaşayarak ve görerek öğreneceğiz diye düşünüyorum.
Geleceğimle ilgili planlarım arasında öncelikle sevdiğim işi yapmak istiyorum. İlerde ne iş yaparsam yapayım resim’i her zaman yapacağım. Ama şuan sinema üzerine bir şeyler yapmak istiyorum. Zaten birkaç tane kendim yaptığım kısa filmlerim var. Ben aklıma gelen fikirleri ya da projeleri sanat yoluyla insanlara anlatmayı seviyorum. Kimi insan konuşarak anlatma yolunu seçer, ama ben daha çok resim, sinema ya da yazıyla anlatmayı seviyorum.’’

Prof. Dr. Hayriye Erbaş 
Program Danışmanı
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Sosyoloji Bölümü Başkanı

Yayını dinleyin

1. Bölüm: Süre 27'18"
2. Bölüm: Süre 21'28"
 Programın tamamını dinle: Süre 49'40"