15 Temmuz 2013 Pazartesi

Gençlik ve Gelecek - 15 Temmuz 2013

Gençlik ve Sanat - 2
Günnur Öztürk
Seslendirme Sanatçısı


Yayından:

‘‘Son yıllarda bu mesleğe heveslenenlerde bir artış var. Ama işi yapabilenlerin sayısının arttığını ne yazık ki söyleyemiyoruz.’’
‘‘Ben çocuk saatliyim. TRT Ankara Radyosunda çocuk kulübünde 8 yaşında başladım. O zamandan bu yana aralıksız TRT’de seslendirme yapıyorum. Son iki senedir de sırt çantam programını hazırlayıp sunuyorum. Onun dışında son 5 senedir TTNET Vitamin'in seslendirmesini yapıyorum. Arkadaşım İbrahim ile beraber Sesle Kitabın ürün sesiyiz. Bu ve bunlar gibi işlerle uğraşıyoruz.

Ben ODTÜ Gıda Mühendisliği mezunuyum. Annem ve babam öğretmenler. Medyanın bu günü yarını hiç belli değil, dolayısıyla ailem benim ayaklarımın yere sağlam bastığından emin olmak istediler. Bende onlara bu konuda hak verdim. Bana, sağlam ve güvenli bir diploman olsun dediler. Bende o yüzden sayısala da yatkınlığım olduğu için Gıda Mühendisliğini okudum. Şuanda da ODTÜ’de Medya ve Kültürel çalışmalar üzerine yüksek lisans yapıyorum. Yani yaptığım işi okuyorum. Ama gıda sektöründe hiç çalışmadım.

Bu mesleğe geçemeniz için  okumanız gereken bir okul yok.  Zaten bana göre bu mesleğe birini yazılı sınavla alabileceğiniz bir meslek olmadığını düşünüyorum. Çünkü yazılı sınavla aldığını birinin yapısal konuşma bozukluğu varsa spiker olarak o zaman onu yetiştiremezsiniz ki bu büyük bir hata olur. Bana göre güzel sanatlar ya da konservatuar sınavları gibi yetenek sınavları yapılmalıdır.

Biz sanırım Y kuşağının net ve çok uç örnekleriyiz. Esnek çalışma saatleri, özgürlük ve daha birçok şey tam Y kuşağının tanımıyız. Bu mesleğin avantajları ve dezavantajları var. Biz avantajlarına odaklanmış durumdayız. Ben hakikaten şunu söylemek istiyorum keyfim çok yerinde ve hayatımı şuan istediğim gibi şekillendiriyorum. Belli bir yaşa gelmeden önce AB projeleri için rahat seyahat ediyordum. Bu konuda TRT’de bana esneklik sağlıyor.

Ankara’da seslendirme işi İstanbul’a göre kesinlikle çok azdır. Bu işi yapmak isteyenlerde İstanbul kadar olmamakla beraber yine de belli bir sayıdadır. Ayrıca TRT yoğun olarak Ankara’da olduğu için daha çok insanları yetiştirelim, bu işi öğretelim duygusu var. Ama İstanbul tam bir kurt kapanı diyebilirim.

Son yıllarda bu mesleğe heveslenenlerde bir artış var. Ama işi yapabilenlerin sayısının arttığını ne yazık ki söyleyemiyoruz. Kurslara yazılanlar, özel ders alanlar hakikaten son yıllarda çok arttı. Ama gerçekten bu meslek ağının içine girebildiler mi diye sorarsanız hayır deriz.’’
H. İbrahim Bildir
Sunucu-Seslendirme Sanatçısı


Yayından:

 ‘‘Bu meslek üzerine örgün bir eğitim olan bire bir yalnız iletişim fakülteleri değildir. Şuanda da zaten bunun bir okulu yoktur.’’

‘‘Ben Uşaklıyım. Bu işe amatör olarak aslında TRT dinleyicisi olarak başladım. Yani TRT radyoları arkası yarım kuşakları orda yapılan seslendirmelerle birlikte gönüllü olarak başladım. Dedemler dinlerken bende onlarla programı dinlerdim. 2004 yılında üniversite zamanında profesyonel olarak başladım. Daha sonra ise değerli hocalarımızla birlikte bu seslendirme işine gönül verdim.

Ben sosyoloji mezunuyum. Severek ve isteyerek okuduğum bir bölümdü. Benim hikâyem biraz farklıdır. Meslek olarak işin gerçeği üniversite zamanına kadar aklımda seslendirme sanatçılığı ya da radyo programcılığı hiç düşünmüyordum. Üniversite zamanımda çok sevdiğim hocam Songül Sallan gül hocam ilk derste bana üniversitemizin radyosu var, orda şansını denemek istemez misin diyerek bir yönlendirmede bulundu. Bende daha sonra radyoya girdim ve çok sevmeye başladım.

Bu meslek üzerine örgün bir eğitim olan bire bir yalnız iletişim fakülteleri değildir. Şuanda da zaten bunun bir okulu yoktur. Güzel sanatlar gibi konservatuar sınavları gibi bu mesleğe kimse alınmadıkça ben bilmiyorum ama bana olmaz gibi geliyor.

Aylık bir maaş sabitimiz yok. Bunun ama avantajı ve dezavantajı var. Tamamen şikâyet edebileceğim bir meslek değildir. Sürekli bu meslekte hazır olmanız ve bir şeyler yapmak zorundasınızdır. Ben biraz da bu mesleği esnaflık olarak görüyorum. Çalıştığın sürece ilişkilerin iyi olduğu sürece bu meslekte varsın, her ne kadar iyi olsanız da bu özellikler yoksa biraz zor bu meslekte yer bulursunuz. Aslında biz bu meslekte sürekli pazarlık halindeyiz. Ama şunu diyemiyoruz bu sesin bana gelişi bu kadar size bu kadar olur diye filan diyemiyoruz. Tabi şuan maaşa bir bağlılığımız yok ama bunun sınırı da yok. Daha fazlada kazanabiliyoruz. İşte bu yüzden şikâyet edemeyeceğimiz bir meslek diyoruz.

Bu mesleği Ankara ve İstanbul bazında kıyasladığımda hocalarım alınmasın ama Ankara’da olan usta-çırak ilişkisi maalesef İstanbul’da kesinlikle yoktur. İstanbul’da mücadele yüksektir. Ama Ankara’da öğrencimi yetiştireyim, bir şeyler öğrensin, bizim ekolümüzden yürüsün fikri daha çok ağır basmaktadır. Buda bizim için çok güzel bir olaydır. İstanbul’da kendi aralarında bir rekabet halindeler.

Bu meslek çok ciddi bir disiplin gerektirmektedir. Yani bana göre kontrol çok önemlidir. Ağzımızın şapurtusunu bile kontrol etmeliyiz. Benim şöyle bir tanımım vardır. Her ses güzeldir, tıpkı ney gibi ayrı ayrı güzel ses çıkıyor. Ama kimin elinde tabii ki de çalanın elinde güzeldir. İyi bir nefes egzersizi ve çok iyi bir kulakta gerektirmektedir.’’
Prof. Dr. Hayriye Erbaş 
Program Danışmanı
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder