25 Ocak 2013 Cuma

Genclik ve Gelecek - 28 Ocak 2013

Siyasal yaşam ve katılım
Siyaset algılamaları
Örgütlü ve örgütsüz katılım
Makro ve mikro düzeylerde katılım
Almanya’da gençlerin siyasal yaşama bakışı
Almanya’da gençlerin siyasal partilerde yetişmesi ve ülkeyi yönetmeye aday olması mümkün mü?
Göçmen gençlik için siyasal kadrolarda yer bulmak Alman gençliğe göre farklı mı?
Türk kökenli gençlik Almanya’da söz sahibi olmak için ne yapmalı?

Cenk Alican
Doktora öğrencisi
Türk Alman Öğrenci Birliği Eski Başkanlarından
Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi

Prof. Dr. Hayriye Erbaş
Program danışmanı
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Sosyoloji Bölümü Başkanı

Yayından: " Göçmenlik politikası açısından 'siyasetin önemi' çok önemlidir. Genel olarak sosyal bilimlerde şöyle bir teori vardır: gündelik yaşamın her alanında siyaset vardır. Aslında mekanın kendisi siyasidir.Böyle bir gerçeklik varken günümüzde gençlerin siyaset dışı kalması istenilmektedir yani apolitik gençlik önerilmektedir. Bu açıdan baktığımız zaman özellikle yabancı bir ülkede var olabilmenin koşulu tam da bu noktadan kaynaklanmaktadır.
 Türkiye'den Almanya'ya giden göçmenlere kendilerini bir geriye dönüş hayali içinde konumlandırdılar. Türkiye de devlet olarak onları çokta kaale almadı. Almanya da bu duruma Türk göçmenlerin 'geriye dönüşü' olarak bakıyor.
'Bu insanlar yaşadıkları yerde birer vatandaş olmalı, o topluma katılmalı ve orada geleceğini kurabilmelidir' görüşüde vardır.
Almanya'da seçim kampanyaları sürecinde 'yabancılar' sorunu üzerinden politika güdülüyor. Bu anlayış özellikle bu dönemlerde daha da şiddetleniyor.
İster 'merkez sol' ister 'merkez sağ' olsun göçmenlere bakış açısı değişmektedir.
Avrupa'yı saran krizle beraber Almanya'dan, başka ülkelerden Türkiye'ye geri üniversite okumak üzere gelen öğrencilerin sayısında artış vardır. Hatta orada üniversiteyi bitiren gençlerin Türkiye'yi kendilerine 'gelecek' olarak gördüklerini kurguladıklarınıda gösteren birtakım veriler vardır." 

Daha fazlasını dinlemek için:

 DİNLE: Cenk Alican, Hayriye Erbaş

18 Ocak 2013 Cuma

Gençlik ve Gelecek - 21 Ocak 2013

Gençlerin önünü açanlar...
Gençlerin yaşama katılmasında önemli bir süreç: Eğitim ve Eğitimde gençlerin önünü açmak

Gençlerin eğitiminin önündeki engeller ve yerel yönetimlerin gençliğin eğitimine katkıları.


Yerel yönetimler gençlerin anne-babalarından bağımsızlaşmaları, yetişkinler ve yaşıtlarıyla düzgün ilişkiler kurmalarına, mesleki yaşam için kendilerini hazırlamalarına, kendi yaşam felsefelerini geliştirmelerine, sosyal-kültürel bir çevre edinmelerine nasıl destek verebilir?
Aytuğ Balcıoğlu

Dr. F. Aytuğ Balcıoğlu
Çankaya Belediyesi
Sosyal Yardım İşleri Müdürü

Yayından:
“Biz Çankaya Belediyesi olarak yeni toplumcu belediyecilik anlayışıyla sosyal yardımları daha fazla önemsiyoruz.
Başkanımızın bu konudaki yaklaşımları bizi çok yönlendiriyor.
Biz aslında genç bir nüfusuz Türkiye olarak. Hele Ankara üniversite öğrencilerinin, okuyan bir kesimin çok fazla olduğu bir yer.
Çankaya sınırları içerisinde 11 tane üniversite var. Ciddi bir genç nüfus barındırıyor.
Bunlara hizmet vermek de çok ciddi bir ihtiyaç oluşturuyor.
Biz göreve geldikten sonra gençlerin talepleri üzerinden bizimle temasları üzerine bizlerde onlara ulaşarak neler yapabilirizi değerlendirdik.
Ciddi olarak bir gençlik merkezinin yapılması gerektiğini gördük.
Bunun içinde olanaklarımızı zorlayarak 2 tane gençlik merkezini hizmete açtık.”


Prof. Dr. Hayriye Erbaş
Program danışmanı
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Sosyoloji Bölümü Başkanı

Yayından:

"Gençlerimizin sessiz kalmasının temelinde eğitim sistemi vardır. Bu yüzden eğitim sistemimizin sorgulanması gerekiyor. Türkiye, eğitim sisteminde hiç bir ülke de olmadığı kadar hızlı ve radikal dönüşümler yapıyor. Genel olarak dünyada üniversitelilerin yeniden yapılanması, değişmesi söz konusudur. Ancak Türkiye'de daha sıkıntılı ve daha radikal yaşanmaktadır.
Eğitim sisteminin geçmişi de içinde barındırması daha iyi olacaktır. 1940'lı yıllarda çok daha iyi düşünürler, çok daha iyi isimler yetişmiştir. Ancak daha sonraki dönemlerde eğitim sığlaşmaya başlamıştır. Eğitim sistemimizin sorunu gençleri geleceğe hazırlamamaktır. Hem geleceğin, hem şimdinin, hem de geçmişin birlikte var olduğu zaman anlam kazandığı unutulmamalıdır. Türkiye'nin geçmişiyle beraber bir gelecek kurma politikası olmalıdır.
'Gelecekte genç olacak ya da geleceği kuracak insanların geleceğini hep yaşlılar kuruyor.'Bir önceki kuşak olarak gençleri çok anlamadan hareket ediyor olabiliriz. Gençler kendileri için daha iyi çözümler üretebilir çünkü yaşadıklarını en iyi onlar bilir. Gençlerin görüşlerini yok saymamız gençlerin hakkında değil sadece yaşlılar hakkında politika yapmamıza yol açar. Gençliğe nasıl bakıyoruz? Gençliği nasıl ele alıyoruz? Gençlerin geleceği konusunda onlar kadar kaygılı mıyız? Çok küçük değişimler yapılırken bile bunun geleceği, gençliği, farklı toplumsal kesimleri, adaleti, eşitliği nasıl etkileyeceğini düşünmeden hareket edildiği için gelecekten kaygılıyız. Bu açıdan gençlerle birlikte hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum."


 Dinle: Aytuğ Balcıoğlu, Hayriye Erbaş - Gençlik ve Gelecek 21 Ocak 2013 1. Bölüm: Süre: 25'10": 
 Dinle: Aytuğ Balcıoğlu, Hayriye Erbaş - Gençlik ve Gelecek 21 Ocak 2013 2. Bölüm: Süre 21'51"

14 Ocak 2013 Pazartesi

Sizden Gelenler


13.01.2013
Sibel Okten
Luebeck Almanya

"Ben Sibel Ökten,
Almanya'da Bati Avrupa Programı Açıkögretim Lisesi son sınıf öğrencisiyim.
2013 YCS Sınav tarihi, Eylül ayında yayınlanan açıklama da 30 haziran 2013'de olacağı biz öğrencilere ve medyaya duyurulmuş bulunmaktadır. Buna rağmen Aralık 2012 tarihinde YCS Sınavının iptali ben ve diğer öğrenciler için bir mağduriyet söz konusudur. Sınavın tarihi açıklandığı halde dönem ortasında iptal edilmesi beni ve diğer sınava hazırlanan yüzlerce öğrencileri psikolojik bakımdan zora sokmuş ve büyük bir hayal kırıklığına neden olmuştur. YCS Sınavı daha çok sözel ağırlıklı bir sınav olduğu için Sosyoloji, Psikoloji, Tarih, Vatandaşlık, Edebiyat ve Coğrafya içerikli bir sınavdı, 15'e yakında Matematik sorusu bulunmaktaydı (8. - 9. sınıf konuları).
Açık öğretim Lisesi Öğrencisi olduğum için bu sınava ilk kayıt olduğum günden itibaren çalışır durumdayım bununla birlikte Ağustos 2012 tarihinden bu yana YCS Sınavı Hazırlık Kursuna gitmekteyim. Maddi bakımdan da zarara uğramış bulunmaktayım. Türkiye’de Üniversite okumak istediğim için Almanya'daki eğitim hayatimi yarıda bırakıp Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’nın bize sunmuş olduğu Bati Avrupa Programı’na katilmiş bulunmaktayım. Bize sunulmuş olunan yeni sınav sistemi Yös (Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı) genellikle Matematik ve IQ ağırlıklı olmakla birlikte benim ve diğer YCS Sınavına hazırlanan bine yakin öğrencinin bir dönem içerisinde bolum değiştirmesi istenmektedir. Bu kadar kısa bir sure içerisinde sınavdan iyi bir basari elde etmemiz zorlaşmıştır. Hiç değilse bu seneden sonra ki sınavın iptal olması ben ve diğer mağdur durumdaki Öğrenciler için daha sağlıklı bir karar olacağını düşünmekteyim. Almanya'da yeterince yabancı muamelesi görmekten bıkan biz gençlerin kendi ülkesinde de yabancı öğrencilerle bir tutulması acı bir gerçektir. Ülkemizin gençliğine ve geleceğine de yer veren sizlerin birlikte mağdur olan diğer YCS Öğrencilerinin emeklerine sahip çıkacağınızı, bizi ortada bırakmayacağınıza ve sesimizi duyurmamızda yardımcı olacağınıza inancım sonsuzdur."

Gençlik ve Gelecek - 14 Ocak 2013

Gündelik yaşam ve katılım


  • Arkadaşlık
  • Mahalle
  • Okul
  • Komşuluk
  • Evlilik
Bu konularda düşüncelerinizi bizimle paylaşın.
Dilerseniz canlı yayınımız sırasında size bağlanalım, dilerseniz düşüncelerinizi kaleme alın ve dh@trt.net.tr adresine gönderin.

14 Ocak 2013 yayınımıza katılan program konuklarımız:
Emre Ünver

Emre Ünver (Berlin)
Yüksek Lisans Öğrencisi


Yayından:
''Türkiye’den gelen gençler ile burada doğan gençler arasında ayırım yapmak lazım.
Türkiye’den ilk geldiklerinde bir süzgeçten geçmek zorunda kalıyorlar. Bu süzgeçten geçerken birçok sorunla karşılaşıyorlar. Dil öğrenmek zorundalar, adaptasyon sağlamak zorundalar.
Buraya akrabaları olup gelenler var, yalnız başına gelenler var.
Yalnız olanlar tüm sorunlar ile tek başına mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Almancayı öğrenemedikleri sürece topluma adaptasyonu daha da zor oluyor.
Burada yetişen Türk gençleri ile de bağları çok sıkı olmuyor.
Ama burada yetişen arkadaşlarımız arasında üniversite okuyan çok insan var.
Gelecek vaat eden çok gençler var.
Türkiye’den gelip, üniversite okuyanların ve başarılı olanların sayısı artmaya başladı.''


Medine Özkan Gence
Medine Özkan Gence (Düseldorf)
Üniversite öğrencisi

Yayından:
''Ben haftanın 3 günü Duisburg kentinde bir ilk okulda çalışıyorum. Pazartesi Çarşamba ve Cuma günleri buradayım. Diğer 2 günde de Aachen’de, okuduğum şehirde Türk çocukları ile okuma çalışmaları yapıyoruz.
Bu yapmış olduğumuz okuma çalışmaları sonrasında yarışmalar yapıyoruz, çocuklara hediyeler veriyoruz.
Türk çocukları ve Türk veliler ile birlikte çalışıyoruz.
2001 senesinde Almanya’ya geldim. İlk geldiğimde hiç alışamadım buraya. Sürekli geri dönme isteğim vardı. Daha sonra arkadaşlıklar edindim, çevrem oldu ve alışmaya başladım.
Azerbaycan’da doğup büyüdüğüm için oraya geri dönüş hevesim vardı ama şimdi geri dönsem yapabilir miyim bilmiyorum.
12 sene oldu oradan ayrılalı, şimdi de oraya yabancı gibiyim.
Buraya ilk geldiğimde çok zor bir süreç geçirdim. Selam bile vermeyi bilmiyordum. Söylenen hiçbir şeyi anlamıyordum.
Benim yaşadığım bölgece çok Türk vardı. Onlarda sağ olsun alışmam için çok destek oldular.
Bizim Türk milleti bildiğiniz gibi her zaman her yerde her insana yardım etmek için can atıyorlar.
Bana da çok yardımcı ve destek oldular. Böyle böyle bu günlere geldik.
''

'' Avrupa’ya geldiğimiz zaman büyük hayallerle geliyoruz.
Benim kafamda çok büyük hayaller vardı, Avrupa’yı gezeceğim bütün şehirleri göreceğim diye.
Gelişmişlik tabi ki var ama geldikten sonra büyük hayal kırıklığına uğrayan, ben buraya niye geldim diyen çok insan var. Çünkü ne kadar kendi çabalarınızla toplumda yer etmeye kalksanız bile tam olarak bir parçası olamıyorsunuz buranın. 
Eğer bir akrabası yoksa burada insanın ve kendi başına yaşıyorsa ilk öğrendiği şey yalnızlık oluyor.
Birlikte evler tutuluyor o zaman iletişim daha güçlü olabiliyor ama yalnız yaşıyorsanız o yalnızlığı tanıyorsunuz.
Buradakilerle iletişim kurabildiğiniz taktirde, Dünya’nın her yerinden gelen insanları tanıyabiliyorsunuz aynı zamanda.
Onların kültürel farklılıklarını tanıyorsunuz. Genel kültürünüz gelişiyor, ufkunuz genişliyor.
Bu da çok büyük bir artı.
Türkiye’den üniversite okumaya gelen arkadaşlar kesinlikle sıkıntılarla karşılaşacaklardır.
İlk başta yalnız kalacaklar, başka kültürler tanıyacaklar. 
Sokaklarındaki insanlar olmayacak dışarıda. Bambaşka insanlar olacak ve bunları tanımak zorunda kalacaklar.
Bu adaptasyonu atlatabilmek için de çok girişimci olmak, çok cesur olmak ve çok konuşmak gerekir.
Sürekli iletişim içerisinde olunmalıdır.''

Doç. Dr. Levent Ünsaldı
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi

 DİNLE: 1. BÖLÜM (Medine Özkan Gence, Emre Ünver, Levent Ünsaldı) 
 DİNLE: 2. BÖLÜM (Emre Ünver, Levent Ünsaldı) 


dur."

7 Ocak 2013 Pazartesi

Gençlik ve Gelecek- 7 Ocak 2013

Gençlik ve Gelecek 

İlk programımızda


Programın amaçları

Gençlik ve Gelecek programına neden ihtiyaç var?

Telefon konuklarımız:


Ebru Çoban (Köln)

Öğretmen
Uyum Meclisi Üyesi


Yayından:
‘’Eğitimin önemini burada anlatmak istiyorum.
Almancaya öncelik gösteriliyor. İlk önce ana dil konuşulması lazım. Çünkü konuşulmayınca unutuluyor. Unutulmaması, önem gösterilmesi gerekiyor.
Burada faaliyet gösteren, çok etkinlik yapan bir gençlik var.’’


Levent Karadağ (Münih)
Elektronik Mühendisi
Bavyera ve Çevresi Eğitim Danışmanı
Eski Türk-Alman Öğrenci Derneği Başkanı

Yayından:
‘’1996 yılında önceki öğrenci arkadaşlarımızın kurmuş olduğu Türk Alman Öğrenci Birliği adında bir derneğimiz var. Ben 2004 yılında bayrağı teslim aldım, 2006 yılına kadar başkanlığını yaptım.
Bu arada Almanya’da tespit ettiğim bazı sorunlar vardı. Bu sorunlar hala devam ediyor.
Biz bu sorunların çözümünün eğitimden geçtiğine inandık.
Almanya’nın ekonomik durumunun biraz eskiye göre zayıflamasından dolayı, aileler artık çocuklarının geleceğinin kesinlikle eğitimden geçtiğine inandıkları için eğitime biraz daha önem vermeye başladılar.
Gençlerimizin hem kendi dillerini hem de bulundukları ülkenin dillerini çok iyi bilmeliler. 
Bunu yapabildikleri zaman sıkıntılarını dertlerini daha iyi ifade edebilirler.
Politik anlamda siyasette de etken olabilirler.’’

Prof. Dr. Hayriye Erbaş
Program Danışmanı
A.Ü. D.T.C.F.
Sosyoloji Bölümü Başkanı

Program sunucusu: İpek Erdem



Yayından:
‘’Yeni başlayan ve 1 yıl sürecek olan bu programın, gençlik ile ilgili olması yaşadığımız dönem açısından çok anlamlıdır. Şu an da dünyaya baktığımız zaman yaşanan ekonomik durum değişmiştir. Biz Türkiye’den gözlemlerimizle, yapılan araştırmalardaki bulgularla, katılan konuklarımızla, önümüzdeki dönemlerde neler olabileceğini kestirmeye çalışacağız.Dolayısı ile bu programın gençlik ve gelecek olmasının altındaki önem ve anlam buradan kaynaklanıyor.
Programımızda topluma katılım anlamında gençlikle ilgili konuları tartışmak istiyoruz.
Arkadaşlık, mahalle, okul, komşuluk, evlilik ilişkileri çerçevesinde konuşmalarımız olacak.
Siyasal katılım, siyasal yaşam başlığı altında konuşacağız. Gençlerin siyasetten beklentileri vs.
Bir diğer konu iş yaşamı olacak. İş yaşamında gençlerin katılımı nasıl? Çalışan gençlerin sorunları nelerdir konularını ele alacağız.
Eğitim ve katılım konularına değineceğiz.Teknolojinin etkisinde olan gençliğin nasıl etkilendiği, gençliğin boş vakitlerini nasıl değerlendirdiği gibi alt başlıklarımız olacak.
Bu programın ana başlığı çerçevesinde, gençliğin geleceğinden ne beklediği ve gençliğin kendini nasıl değerlendirdiği konuşulacak. Kısacası gençlerin yaşadığı ve ya yaşayabileceği sorunları ele almaya çalışacağız. 
’’

Yayından:
‘’Gençlik konusunda herkesin uzlaştığı bir tanım yoktur. Kimisi bebeklikten yetişkinliğe geçişe kadar ki dönem diye nitelendirirken kimileri de 14-24 ve ya 15-25 yaş arası sınırlandırmalar yapıyor. Bu yaş dilimine bağlı kalmak malesef her şeyi ifade edemiyor. Çünkü gençlik sosyolojik, psikolojik, fizyolojik, biyolojik yönleri olan bir kavramdır. Gençlik, yaşamın belli bir dönemini içine alan  bir kavramdır. 

Gençlik dediğimiz zaman o yaşam diliminin özelliklerinin ne olduğuna dikkat etmeliyiz.Sosyolojik olarak baktığımız zaman, o yaşam diliminin temel özelliği insanların kendi geleceklerini kurmaya başladıkları ve geleceklerinin yönünü biçimlendirdikleri dönemdir. O dönemde insanların karşısına ne kadar geleceğe yönelik olanaklar sunulursa gencin geleceği de o kadar bellidir. Gencin geleceği ne kadar belliyse toplumun geleceği o kadar bellidir. Toplumun geleceği ne kadar belliyse dünyanın geleceği o kadar bellidir.
Gençler homojen bir kitle değildir. Bölgelere, konumlarına, ailelerinin statülerine gibi bir çok gruba ayrılabilir. Mutlaka hepsinin sorunu ayrı ayrı ele alınmalıdır.   ’’

 DİNLE: 1. Bölüm (20'29") Ebru Çolak, Levent Karadağ, Hayriye Erbaş
DİNLE: 2. Bölüm (25'15") Levent Karadağ, Hayriye Erbaş