27 Mayıs 2013 Pazartesi

Gençlik ve Gelecek - 27 Mayıs 2013

Engelli gençlik - 3
Engelli yakınlarının gözüyle engelli gençler
Ayten Karamercan-Banu Şahin

Engelli yakını olarak gördükleri engeller
Yaşadıkları temel sorunlar
Sorunlarla başa çıkmak için nasıl bir çevrede yaşamak isterlerdi?
Çocuklarının eğitim yaşamında karşılaştıkları sorunlar
Çocukları için gelecek kaygıları
Yakın çevrenin çocuklarına yaklaşımını nasıl değerlendiriyorlar?


Ayşen ULUSOY
Çocuğu down sendromlu

Yayından:
"25 yaşında down sendromlu Ozan adında bir oğlum var. Ben Ozan'ın down sendromlu olduğunu 7 aylıkken öğrendim.
İlk öğrendiğimizde çizilen tablo Ozan hiç konuşamayacak, yürüyemeyecek, kendisi yeyip içemeyecek, hiç bir şey yapamayacak şeklindeydi.
Down sendromlularda en önemli şey eğitim. Bir süre Ankara'da Hacettepe'ye gittik biraz eğitim aldık ama özel eğitim kurumuna hiç başvurmadık.
Ne yapılması gerekiyorsa biz evde oturup birebir onları yaptık. Toplumdan hiç kopmadık. Birlikte sinemalara, tiyatrolara, gezmelere gittik. Devamlı sosyal ortamın içindeydik.
Ozan bunun karşılığını bize çok güzel verdi. Normal ilköğretime gitti. İlköğretimi bitirdikten sonra çıraklık eğitimine gitti. Sonrasında kalfalık belgesi aldı. Çankaya Belediyesi'nde garson olarak işe başladı. Şuanda da bir bilgisayar firmasında satış danışmanı olarak çalışıyor.

Ozan kendisi işe gidip gelebiliyor, çok iyi okuma yazma biliyor, bilgisayardan araştırma yapabiliyor ve şiir yazabiliyor. Bunların hepsi eğitim sonucu oluyor."


Melahat DERE
Çocuğu serebral palsi

Yayından:

"Burcu 22 yaşında. Burcu desteksiz oturamıyordu ve bir anne olarak tanısını ben koydum diyebilirim. 7 aylıktı başını tutamıyordu.
Erzurum'da oturuyorduk o zaman. O dönemlerde Erzurum'da yeni doğan bölümü olmadığı için tanı konulamadı. Erzurum'da ne kadar hastane varsa dolaştık, zihinsel engelli dediler.
Burcu küçük yaştan itibaren her şeyiyle hayata tutunmayı başardı. Çok azimliydi.
Burcu 1,5 yaşındayken Ankara'ya geldik. Ankara Hacettepe'de Burcu takip edildi. Ömür boyu fizik tedavi göreceği söylendi. Muayenehaneye girer girmez doktor Burcu'nun çok zeki ve geleceğinin parlak olduğunu söyledi.
Burcu 4 yaşında psikologlarla tanıştı. Psikolog ve eğitimciler bizi öğrenim görebilir diye yönlendirdiler. Yönlendirildik ama maalesef okulda sıkıntılar yaşadık. Burada benim çocuğumu okutabilecek, gerçekten ona zaman ayırabilecek, özel eğitim almış öğretmenlerimiz yok ne yazık ki.
1 sınıfa 20 gün kadar anca gidebildi ancak evde çok çalıştık. Burcu okulda ilk 3'e girdi. Kitap okumayı çok seviyordu.
Burcu'nun 2 tane şiir kitabı var. Şu anda Radyo Televizyon Programcılığı 2. sınıf öğrencisi.
Başlarda çok zorlandım. Ancak Burcu'nun azmiyle şuanda hayata çok güzel bakıyoruz."


Banu ŞAHİN
İşaret dili tercümanı
ailesi işitme engelli

Yayından:
"Engelli bir anne babaya sahibim. Bunun dezavantajları olduğu gibi avantajları da oldu.
Küçük yaşta çok şey öğrenmeme sebep oldu. İşaret dilini ana dilim gibi öğrendim.
Şimdi hem tercümanlık yapıyorum hemde işaret dili eğitmeniyim.
Türkiye'de işaret dili yeni bir oluşum. 2005 yılında resmi olarak işaret dili bir dil olarak kabul edildi
2005 yılından bu yana küçük küçük çalışmalarla, kanun değişiklikleriyle, işitme diline ve işitme engellilere yönelik farkındalıklar arttı diyebiliriz.

2 Kültür içinde büyüdüm ben. Sağır kültüründe doğduğum için o kültür bende de oluştu. Konuşan kültür içerisinde de anneannem ve dedem çok destekledi.
Okulda nasıl konuştuğum, konuşmayı nereden öğrendiğim soruluyordu. Almanya'daki Türk aileleri hem Türkçeyi hem Almancayı aynı anda nasıl öğreniyorsa bende öyle öğrendim diye açıkladım hep.
Evin içinde işaret dili, dışarıda da Türkçe duyduğum için her iki dili aynı anda öğrenebildim.

İşitme engelli anne babanın çocuğu olmak zor  ama onların bir işini düzenlediğimizde gözlerinde gördüğümüz mutluluk her şeye bedel."


Ayten KARAMERCAN
Kas hastalığı nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkum iki çocuk annesi

Yayından:

"İki kızım var ikisi de kas hastası. Her ikisininde çok ciddi sağlık sıkıntıları oldu. Bu sıkıntılar zaman zaman eğitime ciddi şekilde engel olarak ortaya çıktı.
Bunun yanı sıra toplumumuzun eğitimsizliği, Türkiye'nin bu konuda çok hazırlıklı olmayışı, bir engelinin tek başına dışarı bırakılacak derecede düzgün bir dizayna sahip olmayışı aile olarak bizi çok zorladı.
Ben bir anne olarak yaşamımın tamamını çocuklarımla geçirmek zorunda kaldım. Yapmak istediğim bir çok şey vardı belki hayatta. Belki bir kariyer yapar ya da başka şeylere yönelirdim. Ancak şuan çocuklarımın yanında olduğum ve onları bu noktaya getirdiğim için çok mutluyum.
Pişman değilim ancak hayat şartları çok fazla zorladı bizi.

Çocuklarımız henüz teşhis aşamasındayken yurt dışına gittik. 5 yıl yurt dışında kaldık. Oradaki imkanları, sağlık durumlarını görme ve Türkiye ile kıyaslama şansımız oldu.
Oradaki yaşamda devletin engellilere sunduğu düzenlemeler insana artı katıyor. Türkiye ile kıyaslandığında oradaki belli devlet daireleri, sağlık hizmetleri, eğitim hizmetleri daha iyi.
Oradaki Türk halkı da çok duyarlı. İnsana insanlığa yatkın bir çok yönleri var. Orada engelli çocukları servis gelip kapıdan alıp okula götürüyor. Doktor evimize gelip evimizde tedavi yapıyor. Biz gitmiyoruz. Yani orada belirli kolaylıklar sunuluyor. Türkiye'de de bu kolaylıklar sunulmalı."


Prof. Dr. Hayriye Erbaş 
Program Danışmanı
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Sosyoloji Bölümü Başkanı
Ayşen Ulusoy, Melahat Dere, Hayriye Erbaş, İpek Önder














Yayını dinleyin
1. Bölüm: Süre 25'11"
2. Bölüm: Süre 23'38"
 Programın tamamını dinle: Süre 50'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder